İçeriğe atla

İlk Siparişinize Özel %10 İndirim

Moda Tasarım öğrencilerine Açık Mektup

Moda Tasarım öğrencilerine Açık Mektup

MODA TASARIM ÖĞRENCİLERİNE VE ÖĞRENCİ ADAYLARINA AÇIK MEKTUP

Moda tasarım okumak, “modacı” olmak... Moda nedir? Nasıl "modacı" olunuyor?” Deneyimlerime dayanarak yazıyorum. En önemlisi de dürüst davranıyorum: Okulda öğrendiğin veya öğreneceğin bilgiler seni “gerçek” moda dünyasına tam anlamıyla hazırlamayacak. 

Moda tasarım okumak için öncelikle daha okul başlamadan şöyle bir süreç başlıyor: Lise bitmeden başlanan çizim kursları, ardından hazırlanan portfolyolar, mülakatlar, danışmanlar, başvurular derken aslında eğitime okullara başlamadan başlıyoruz. Daha yaşımız iş dünyası hatta gerçek dünya problemlerine uzakken hayaller kuruyoruz, büyük tasarımcılar olacağımızı belki de ünlü olacağımızı bile düşünüyoruz. Zaten üniversiteye girerken yaşımız oldukça küçük olduğundan emin olmadığımız hayallerin peşinden gidebiliyoruz. 

Benim hikâyem bu yazdıklarımdan çok uzak değil. Ailemin işinden dolayı tekstil dünyasını çok küçük yaşta deneyimleme şansım olsa da gelin görün ki hayat hiç de üniversitedeki gibi değilmiş. Neden mi? Çünkü bir moda tasarım bölümünde asla öğrenemediğimiz çok fazla şey var ve buna bir açıklık getirmeyi kendime görev edinmiş bulunuyorum.  

NELER VAR, NELER YOK?

Metodoloji, sanat, felsefe, tarih gibi moda tarihine ilham olan birçok ders, çoğu okulun moda tasarım programında var. Dikiş dersleri, sabahlara kadar yapılan el işi projeler, yıl sonu defileleri kulağa çok eğlenceli gibi gelse de aslında ciddi bir rekabet, emek ve tabii heyecan demek. Sorun bunun neresinde dersen, tasarımlarını eğitmenlere sunup onay beklerken kimse sana yarattığın koleksiyonları nasıl satacağını, bu ürünlerin çevreye verebileceği zararları, seçtiğin kumaş kalitesinin doğaya maliyetini, çöp depolama alanlarını, işçi haklarını, ekonomik döngüleri, o ders kitaplarından bildiğimiz “gelişmekte olan” ve “gelişmemiş” ülkelerin yaşadıklarını, işçilerin çalışma saatlerini, hızlı moda dünyasının ne kadar hızlı olduğunu, aslında defilelerde çıkan altı sezon koleksiyonların nasıl kopyalandığını ve bu sebepten değişen trendlere ayak uydurmaya çalışmayı anlatmayacak. Okul projelerine hazırlanırken büyük markaları ve moda şovlarını takip edip, kimler neler yapmış diye büyük bir merakla araştırmak, güncel kalmaya çalışmak görevlerinden bir tanesi olacak. “Sürdürülebilir” bir dünya aklına gelmeyecek çünkü bunun önemi belki de -kişisel olarak araştırmıyorsan- sana hiç öğretilmeyecek. Şu ana kadar yazdıklarım çok iç açıcı gelmemiş olsa da tüm bunları değiştirmek bir seçenek, hatta yapılacak çok şeyin olduğu yepyeni bir alan.  

NASIL MI? 

Tecrübe, tecrübe, tecrübe: Eğitim hayatından sonra en önemlisi tecrübe. Hızlı moda dünyasına karşı olabilirsin ama bu alanda öğreneceğin tecrübe gibisi yok. Yani altı dolu konuşmak, bilerek bir şeyleri savunabilmek için onları da dene. Edineceğin deneyimlere göre bu alanı nasıl dönüştüreceğini düşünebilir, kendini geliştirebilirsin. Hızlı moda sisteminin dünya üzerinde yarattığı çevre kirliliğini sadece sayılardan ve yazılardan öğrenmek yerine bunu değiştirmek için tecrübe edin. Her yeni bilinçli yaklaşım, yeni bir dönüşümü getirebilir. Tasarım okumanın seni özgür kılan bir alan olduğunu bilerek farklı yönlere adımlar atarak gözlem yap ve dene. 

Bir adım ileri: Bir moda girişimcisi olarak başarının anahtarı yaratıcılık gibi görünse de (en azından dışarıdan) ileriyi düşünme, çözüm üretme ve gözlemleme becerin bu yaratıcılığın arkasındaki özellikler aslında. Yani yaratıcılık meselesi özünde akıllı tasarımlar yapmak. Elindeki malzemeleri ziyan etmeden, fazla atık çıkarmadan hatta zaten var olan bir malzemeyi başka bir tasarıma dönüştürerek bir yerden başlayabilirsin. Bir tasarımı yaparken çöpe giden kumaş parçalarını, aksesuarları ve diğer malzemeleri iyi düşünebilir ve buna göre akıllı çözümler bulabilirsin. Hatta bir adım ileriyi de düşünüp kullanıcı deneyimine göre daha uzun ömürlü giysiler ve aksesuarlar tasarlayabilirsin. Daha fazla bilinçli tasarımcı, daha fazla bilinçli tüketici demek. 

Gerçeklerle yüzleşme: Sektörde ilk rekabet, okulda başlayacak. Bunu pozitif yöne çevirmek senin elinde. Büyük ihtimalle tasarladığın kıyafetleri bir defaya mahsus yaptığın için hiçbir zaman üretim kısmını düşünmeyeceksin. Tasarımlarını nasıl ve hangi şartlarda üretebileceğini ve gerçek dünyada durumun ne olduğunu araştırarak kendini “gerçek dünyaya” hazırlayabilirsin. Tekstil işçileri hakkında bilgi edinmek belki de rekabetin ne kadar önemsiz olduğunu sektöre atılmadan anlamana yardımcı olabilir.

Standart meselesi: Dikiş, nakış, ölçü tabloları… Bedensel özgürlük ve çeşitlilik, çoğu okul müfredatlarında olan bir konu değil. Tek ve standart ölçülerde tasarımlar yapılması istenecek. Tüm öğrenciler, aynı ölçülerde çalışacak. Gerçek dünyada farklı bedenlerin, renklerin ve çeşitliliğin olduğunu bilmek sana başka bir açıdan düşünme fırsatı verebilir. Tabuları yıkmaya, kendi başına okulda başlayabilirsin. 

Doğa dostu, sıfır atık, bilinçli tasarım ve üretim hedeflerini koyduktan sonra bu konuları araştırmak, moda dünyasının aslında tekstil dünyasından çok uzak olmadığını bilmek, her giysinin arkasındaki emeği okumak, yapabileceğin en iyi bitirme projesi. Dünyaca ünlü bir tasarımcı olmak değil, dünyayı tanımak ilk hedefin olsun. 

Önceki yazı Sonraki Gönderi